21 Temmuz 2014 Pazartesi

İsrail mallarına küresel boykot


İsrail'in Filistin'de giriştiği insanlık katliamına tepkiler artıyor. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın her yerinde insanlar İsrail mallarını boykot ediyor.

İsrail'in Gazze'ye yönelik yapmış olduğu katliamı boykot etmek amacıyla İsrail'e ait olan markalar hedef alındı ve İsrail'e katkıda bulunmamak adına listedeki ürünler alınmayacak.

İsrail'in Gazze üzerinde yaptığı kıyımı boykot etmek amacıyla İsrail'e ait olan markalar listelendi. İsrail'e katkıda bulunmamak adına listedeki ürünler alınmayacak. Sosyal paylaşım sitelerinde hızlıca paylaşılan İsrail markaları listesine haberimizden ulaşabilirsiniz. İsrail'in Gazze'ye saldırısı boykot ediliyor. 

Sosyal medyada İsrail ürünlerinin listeleri paylaşımla hızla yayılıyor. #israilboykot başlığı altında açılan tagda herkes İsrail damgalı ürünleri isim isim sıralayarak boykota çağrı yapıyor. 

Milliyet.com.tr'de yer alan habere göre 729 barkod numarası ile başlayan ürünlerin İsrail menşeili olduğu ve kullanılmaması isteniyor. Tüketiciler Birliği de bir liste yayınladı. 

İsrail havadan yaptığı katliamı karaya yaydı. Dünya ses vermezken Türkiye'de İsrail mallarına boykot başladı.

Sosyal medyada İsrail ürünlerinin listeleri paylaşımla hızla yayılıyor. #israilboykot başlığı altında açılan tagda herkes İsrail damgalı ürünleri isim isim sıralayarak boykota çağrı yapıyor.

Bu arada bir açıklama yapan Tüketici Hakları Derneği, "Tüm tüketicilere, İsrail mallarını satın almama ve boykot etme çağrısında bulunuyoruz" dedi.

"Türkiye neyi bekliyor?"

Dernekten yapılan açıklamada, İsrail'in Filistin halkına saldırılarının "çocuk, kadın ve sivil ayırt etmeden bir katliam" niteliğinde olduğu ifade edildi. Bu nedenle İsrail ile tüm ticari ilişkilerin dondurulması gerektiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: 
"Şili, İsrail ile ticari ilişkileri dondurdu. Venezuela, İsrail Büyükelçisini sınır dışı etti. Türkiye neyi bekliyor? Sayın Başbakan'dan ve Hükümet'ten somut adımlar atmasını ve harekete geçmesini tüm tüketiciler ve halkımız adına bekliyoruz. Bununla birlikte, Tüketici Hakları Derneği olarak, İsrail mallarına karşı bir boykot kampanyası başlatmış bulunuyoruz. Tüm tüketicilere, 729 barkod numarasıyla başlayan İsrail mallarını satın almama ve boykot etme çağrısında bulunuyoruz."

729 barkod numarası ile başlayan ürünlerin İsrail menşeili olduğu ve kullanılmaması isteniyor. Bu markalarla ilgili bir liste yayınladı...

Gazzeli çocuklar için erişime kapatıldı

Milli ve manevi konularda hassasiyetiyle bir çok sanal eyleme imza atan Ayyıldız Tim, İsrail vahşetine dikkat çekmek amacıyla küresel içecek devi Coca Cola'yı hackledi.
Günlerdir sosyal medyada İsrail'in Gazze'de yaptığı katliam dolayısıyla Coca Cola için boykot çağrısı yapılırken, Ayyıldız Tim'den flaş bir hamle geldi. 
Ayyıldız Tim grubu, coca-cola.com ve coca-cola.com.tr'yi hackledi. 
Grubun Facebook sayfasından yapılan açıklamada bu iki adres hakkında ''Gazze için ölen çocuklar için Coca-Cola erişime kapatılmıştır!'' bilgisi paylaşıldı. 
Haberin yazıldığı saatlerde, Coca Cola'nın söz konusu iki domain adresine de erişim sağlanamıyor. 

Sağlığınız için mutfaktan uzak tutun


Hepimizin mutfaklarında yer alan ve gün boyu elimizin altında dolaşan pek çok masum görünümlü alet edevat aslında sağlığımızı ciddi derecede tehdit ediyor.

Peki mutfağımızdan uzak tutmamız gerekenler neler?

Teflon tencere ve tavalar: Yanmaz ve yapışmaz pişiriciler; kanser, doğum kusurları, bağışıklık sistemini çökertme, kalp krizi ve felç riskini artırmaya yol açan kimyasal toksik karışımlar içeriyor. Bu kimyasal suçlular; halı, kıyafet, ütü masası, ocak, tencere ve tavalardaki su ve leke geçirmez kaplamalarda kullanılan florin bileşikleri.

Alüminyum tencere ve tavalar: Alüminyumun Alzheimer hastalığı ile bağlantısı tespit edildi. Bu malzemeden yapılan pişirme kapları hafif ve ucuz olduklarından tercih ediliyor. Alüminyum kabın içine tuzlu ya da asidik yiyecekler konulduğunda metal yüzeyde çukurluklar oluşur ve yiyeceklere alüminyum bulaşır. Hem teflon hem de alüminyum yerine toprak, paslanmaz çelik, seramik, cam, porselen ve dökme demir pişiriciler kullanmayı tercih edilmeli.

Plastik malzemeler: Mutfağınızda plastik ne varsa atın! Bu gereçler, ısı aldıklarında erir. Sıcak bir tava, plastik bir kaşık ya da spatula için uygun bir kullanım alanı değildir. Isıyla temas ettiğinde kanserojen madde açığa çıkaran plastik yerine paslanmaz çelikten spatula, kepçe gibi gereçler ile cam ya da metal kapları tercih etmek gerekir.

Plastik saklama kapları: Pek çok plastik kap, belli bir zamandan sonra kırılır ve ısındığında, ovulduğunda ya da deterjana maruz kaldığında bozulur. Polikarbonat plastikte bulunan temel içerik maddesi Bisfenol A, çoğunlukla biberonlarda ve geri dönüşümlü süt şişelerinde kullanılıyor. 

Laboratuvar deneylerinde Bisfenol maddesinin farelerde doğal hormon seviyesini bozduğu, genetik hasara ve düşük gebeliklere yol açtığı ortaya çıkarıldı. Dolayısıyla sağlıklı mutfaklar için marketten plastik içinde satın aldığınız gıda ürünlerini derhal plastikten kurtarmalısınız.

Metal kaplar: Domates, turşu, limon, karbonhidratlı içecekler, çay gibi asidik gıdalar, metal ile etkileşime geçtiğinde zehirli hale gelir. Galvanizli metal kaplardan zehirli miktarda çinko gıda içine sızabilir. Dolayısıyla metal kaplar yerine cam kapları kullanmak daha sağlıklıdır.

Cipste kanser tehlikesi!


Avrupa Birliği Gıda Maddelerini Denetleme Dairesi (EFSA) patates cipslerde Akrilamid olarak adlandırılan kanser yapıcı zehirli maddelere rastlandığını açıkladı.

Avrupa Birliği Gıda Maddelerini Denetleme Dairesi (EFSA) patates cipslerde Akrilamid olarak adlandırılan kanser yapıcı zehirli maddelere rastlandığını açıkladı.

Açıklamada 43 bin 419 ayrı yiyecek maddesinde yapılan araştırma sonucunda patates cipsi, patates kızartması, ekmek, tahıl bazlı yiyecekler ve kahvede kanser yapıcı maddeye rastlandığı bildirildi. Açıklama, Finlandiya, İsveç, Norveç ve Danimarka gibi ülkelerden oluşan İskandinavya’da endişe yarattı.

İsveç Gıda Maddeleri Kontrol Dairesi'nden Toksikolog Lilianne Abramsson Zetterberg, “Rapora göre bahsi geçen yiyecek maddelerinde olması gerekenin çok ötesinde tehlikeli madde var. Ancak sınır nedir bu konuda bir açıklama yapılmıyor. Rapora bakıldığında her maddede, değişik miktarlarda kanser yapıcı tehlikeli madde var. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki tehlikeli olmadan yiyebildiğimiz bir şey var mı bilmiyorum” dedi. cnnturk.com

ÇAYKUR'DAN ORGANİK ÇAY FABRİKASI

ÇAYKUR'DAN ORGANİK ÇAY FABRİKASI


Çaykur, İkizdere ve Çamlıhemşin ilçelerinde kurmayı planladığı organik yeşil çay fabrikası için çalışmalarını sürdürüyor


ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, genel müdür yardımcıları Turgay Turna ve Süleyman Pınarbaş, İnşaat Dairesi Başkanı İlhan Taşpınar ile Çamlıhemşin ilçesinde incelemelerde bulundu.

Sütlüoğlu, incelemelerin ardından yaptığı açıklamada, yatırım programlarında yer alan organik yeşil çay fabrikası için İkizdere ve Çamlıhemşin ilçelerinde yer aradıklarını belirterek, "İkizdere'de uygun bir Hazine arazisi var. O konudaki girişimlerimizi yazışmalarımızı yaptık, sonucunu bekliyoruz. Çamlıhemşin ilçesinde ise arsa arama çalışmaları devam ediyor. Uygun olan arsada bu yıl fabrikanın temellerini atmak istiyoruz" dedi.

Çamlıhemşin ilçesinde organik çay fabrikası olabilecek alternatif birkaç araziyi gezerek yerinde incelediklerini anlatan Sütlüoğlu, "Bunlarla ilgili teknik bilgiler bize intikal edecek. İlgili diğer bakanlıklarla da görüşmelerimizi yapacağız. İnşallah burada en kısa zamanda fabrika arazisini netleştirerek, 2015 yatırım bütçesine bu ödenekleri koymak suretiyle fabrikamıza başlamak istiyoruz. Bu sene hem Çamlıhemşin hem de İkizdere fabrikalarımıza başlamak istiyoruz" diye konuştu.

Domates suyu ile bağışıklık sisteminizi güçlendirin!

Uzmanlar, Ramazan’ın yaz mevsiminin en sıcak dönemine denk gelmesi nedeniyle iftarda sağlıklı beslenmeye çok daha fazla önem gösterilmesi gerektiğini vurguluyor. Domates suyu ise hem besleyici olması hem de A ve C vitamininden zengin olması nedeniyle özellikle öneriliyor.
Domates ve domates suyu tüketiminin insan sağlığı açısından önemine dikkat çeken Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimi Fakültesi Beslenme ve Diyatetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, Ramazan’da beslenmeye özellikle dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizdi. 
Yaz nedeniyle daha uzun süre oruç tutulduğunu ve aç kalındığını kaydeden İnanç, “Bu dönemde bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için özellikle A ve C vitamininden zengin olan domates suyunu tüketmek gerekir. İftarda veya sahurda içilen bir bardak domates suyu, hem sindirim sistemin daha iyi çalışmasını sağlayacaktır hem de vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminleri karşılayacaktır.” dedi. 

20 Temmuz 2014 Pazar

Pirinçte büyük oyuna dikkat!


İthal edilen pirincin içine farklı cins pirinçler katılarak piyasaya sürülüyor. Çıkarcılar hem tüketiciyi kandırıyor, hem de damak tadını bozuyor.


Son dönemde bakliyat ve hububat sektöründeki gelişmeleri değerlendiren Dinçer Bakliyat Yönetim Kurulu Başkanı M. Tevfik Dinçer'den tüketiciye önemli uyarı. İthal edilen pirincin içine farklı cins pirinçler katılarak piyasaya sürüldüğünü hatırlatan Dinçer, tat, kalite ve fiyat olarak tüketicinin bu oyuna gelmemesini istedi.

Piyasa fiyatları le ilgili Gıdavitrini'ne açıklamalarda bulunan Dinçer Bakliyat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tevfik Dinçer, pirinç ve kuru fasulye fiyatının normal seyrini bulduğunu ve kırmızı mercimekte artışın söz konusu olduğunu söyledi.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclis Üyesi ve Dinçer Bakliyat Yönetim Kurulu Başkanı M. Tevfik Dinçer, bakliyat pazarında üretim, satış ve tüketim denklemi bulunduğunu fiyatların arz-talep dengesine göre belirlendiğini söyledi.
Özellikle fasulyede yaşanan anormal fiyat artışının Arjantin kaynaklı olduğunu ifade eden Dinçer, şimdilerde kırmızı mercimek fiyatlarında benzer bir durumla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Dinçer, ithal mercimekte yaşanan fiyat artışının, en büyük ihracatçı Kanada’nın arz sıkıntısından kaynaklandığını söyledi.

Tüketici adına bu tip fiyat artışlarının kendilerini üzdüğünü anlatan Tevfik Dinçer, büyük tüccarların bu konuda tekel oluşturduğunu ve piyasayı yönlendirdiğini iddia etti.
DAMAK ZEVKİNİ TAHRİP EDİYORLAR
Osmancık çeltiğinde yaşanan verim kaybı ve fiyat dengesizliğinin pirinç ithalatını tetiklediğine dikkat çeken Dinçer, "Uzakdoğu'dan ithal edilen pirinç türleri, lezzet ve koku itibarı ile Türk tüketicilerinin damak zevkine uygun değil. 
Önceki yıllarda ithal edilen pirinç türlerinin ülkemiz tüketicileri tarafından kabul görmemesini dikkate alan bazı uyanıklar, ithal edilen pirinci ülkemizde yetişen pirinçle harmanlayarak hem tüketiciyi kandırıyor, hem de yerel damak zevkinin tahrib olmasına yol açıyor." sözleriyle tepkisini ortaya koydu.

Türkiye'ye has ürünlerin korunmasının bir sosyal sorumluluk görevi olduğunu ifade eden Dinçer, şunları söyledi:
"Bugün de yeni sezona, yani harmana kadar mal yetmeyebileceği endişesi ile maalesef üreticilerimizden bazıları yetiştirdiğimiz nadide pirinç türlerini, başka türlerle karıştırarak piyasalara sürmektedir. Dolayısı ile bu durum tüketicilerimizin damak zevkini olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde yetişen bu nadide ürünlerin, kendine has lezzet  ve kalitesini korumak bir sosyal sorumluluktur.
Bu sorumluluk da sadece tarım il müdürlüklerimize ait değildir. Bu sorumluluk, çiftçiden ithalatçıya, tüccardan perakendeciye, aracıdan tüketiciye kadar herkesin omuzlarındadır."

PİRİNÇ SANAYİCİSİ NE YAPMALI?
Sektördeki pirinç sanayicileri; pirinç kodeksine uygun üretim, ürün çeşitlerinin karışmaması, ürün etiketleme bilgileri, ürün ilaçlama, uygun koşullarda depolama ve kayıtdışı sevkiyat gibi konularda azami özeni göstermeliler.
Sektördeki paket bakliyat sanayicileri ve bu işin ticaretini yapan firmaların da bu gibi konularda hassasiyet göstermesi ile kaliteli ürünlerin tüketicilerimize ulaştırılmasında yardımcı olunmalıdır.

PERAKENDECİ NE YAPMALI?
Perakende sektörü, satın alma sürecinde önceliği kaliteli ürünün satın alınmasına vermelidir. Satın aldığı ürünlerin, hijyenik şartlarda üretilmiş olmasına dikkat etmelidir. Ürünlerin üretim sertifikaları veya işletme kayıt belgesine sahip olup olmadığına dikkat etmelidir. Tercih ettiği kaliteli ürünü, en uygun şartlarda tüketicisine sunmalıdır. Satınalma birimlerinin, satın aldığı ürünler konusunda ilgili sektör derneklerinden veya tedarikçi firmalarından, ürünler konusunda eğitim almaları sağlanmalıdır. 

TÜKETİCİ NE YAPMALI?
Öncelikle güvendiği markaların ürünlerini tüketmeli. Tabii ki, açık ürün yerine, paketlenmiş ürünleri tercih etmelidir.

Buğdayda yüzyılın rekoru kırılıyor

Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, hububatta 50-100 yıldan beri görülmeyen bir artış yaşandığını ve geçen yıla göre ciddi artış beklediklerini söyledi.

Trakya bölgesine yıl boyunca yağan yağmur, üreticinin yüzünü güldürdü. Edirne’de hububatta 50-100 yıldan beri görülmeyen bir artış yaşandığını dile getiren Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, "İlimizde buğday üretiminde geçen yıl 145 bin hektar alandan 683 bin ton üretim olmuşken, 2014 yılında 145 bin hektar alanda 870 bin ton üretim beklenmektedir" dedi.

Türkiye’de hububat üretiminde 9. sırada olan Edirne’de, bu yıl yağışlarla birlikte üreticinin yüzü güldü. Ortalama dekar başına 400-450 kilo alınan verimin bu yıl yağışlarla birlikte dekar başına 600-650 kiloya ulaştığı bildirildi.
Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Edirne İl Müdürü Orhan Sarı’nın da katıldığı basın toplantısında yaptığı konuşmada, yağışlarla beraber hububat veriminin arttığını belirterek, Edirne’de buğday üretiminde dekar başına önceki yıllara nazaran önemli bir artış yaşandığını söyledi.

Mart, Nisan ve Mayıs aylarında yağan yağışların bazı kesimleri tedirgin ettiğini kaydeden Vali Şahin, "Buğday ve hububat üreticisinin iyi netice vermesine vesile oldu. Geçmiş yıllara oranla dekar başına 400-450 kilogram olan oran bu yıl 600- 650 kilograma ulaştı. Bu sevindirici durum bazı çiftçilerde dekar başına 750- 800 kilograma kadar ulaşmıştır. Bizim Edirne olarak hububat ekimi yaptığımız alanlar bellidir. Hububat üretiminde ilimiz, Türkiye’nin 9. sırasında yer almaktadır.

Bu yıl İç Anadolu Bölgesi’nde hububat üretimi düşerken, ilimizin hububat üretiminin yüksek olması nedeniyle sizinle paylaşma gereği duydum. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki üretim de fena değil, ama ilimizde üretimde olan hububat artışı belki 50 belki de 100 yıldan beri görülmeyen bir artış. Dekar başına 200 kilogram bir artış olması kişi başına vurunca 800 - 850 kiloyu buluyor. Sevinçli olduğumu paylaşmak istedim. İlimizde buğday üretiminde geçen yıl 145 bin hektar alandan 683 bin ton üretim olmuşken 2014 yılında 145 bin hektar alanda 870 bin ton üretim beklenmektedir" dedi. 

Mavi yemiş üreticiye servet kazandırdı


Giresun’da fındığa ek gelir getirici ürünler meyvelerini vermeye devam ediyor. Bölgede yetiştirilen mavi yemiş pazarda 60 liradan alıcı buluyor.

Bulancak’ın Erikli köyünde Refik Aslan tarafından yetiştirilen ‘Mavi Yemiş’in kilosu tarlada 35, pazarda 60 liradan alıcı buluyor.

Üzümsü bir tür olan mavi yemiş, fındığa göre 10 kat fazla kazanç elde ediyor. Aslında elektrik mühendisi olan Refik Aslan, 11 yıl önce fındığa ek ürün olarak organik şekilde yetiştirmeye başladığı "Mavi yemiş" sayesinde gelirini katladı. Aslan, organik ürünle iyi bir kazanç elde etmenin mümkün olduğunu belirterek, "Bir dönümden 1 tona yakın Mavi yemiş aldığımızı düşünsek 35 bin lira yapar, bahçenin giderleri düşülürse 20 bin lira gibi para kazanılmış olur. Bir dönümde yetişen 2 ton fındık ise 2 bin lira yapar. Tabi bunun toplamasından patozuna kadar birçok gideri de var, elde kalacak miktar yarısı olur" dedi.

İstanbul’da organik pazarlarda mavi yemişin kilogramının 60 liradan alıcı bulduğunu ifade eden Aslan, “Toptan kilogramını 35 liraya satıyoruz, pazardaki satış fiyatı 60 lira. Verim olarak düşünürsek bir dönümden alınabilecek bir fındığın ederiyle bir dönümden alınabilecek Mavi yemiş arasında dağlar kadar fark var.” diye konuştu.

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Böbreklere Birebir


Kadınlarda sık görülen idrar yolu enfeksiyonu her iki kadından birini etkiliyor.

Tekrarlayan hastalık, tedavi edilmezse böbreklerde hasara neden olabiliyor. Prof. Dr. Ziya Mocan tedavinin verimliliği açısından idrar yolu enfeksiyonlarından koruyan besinleri anlattı: C vitamini tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarına karşı etkilidir. Greyfurt, portakal, yeşil biber gibi C vitamininden zengin sebze ve meyveler tüketilmelidir. Yaban mersini ve kızılcık suyu da idrar yolunu temizler, enfeksiyonlara karşı direnç sağlar. Günde 2 litre su içmek idrar yollarında temizlik yapar. Huş ağacı çayı da idrar söktürür, böbrek taşlarına karşı etkilidir. 2- 3 çay kaşığı huş ağacı yaprağını kaynamış suya atıp 10 dakika bekletin. Günde en fazla iki bardak tüketin. Kırk kilit otu da idrar yolu bu temizler, enfek-siyonlara karşı korur. Bir demlikte kırk kilit otunu kaynatın. Günde 2 bardak tüketin.

Bu Sütler Yok Satıyor!


Keçi sütü, diğer sütlere göre yükselen fiyatlarına rağmen yok satıyor. Öyle faydaları var ki...

Anne sütüne en yakın yüksek besin değerine sahip, bebek ve yaşlılar için sindirim kolaylığı, yağ yakıcı özelliği nedeniyle son yıllarda revaçta olan keçi sütü, iç pazardaki taleple diğer sütlere göre yükselen fiyatına rağmen yok satıyor.

İzmir Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer, yaptığı açıklamada, Türkiye'de 9 milyon civarında olan keçi varlığına rağmen süt üretiminin geride kaldığını, son yıllarda Saanen cinsi keçilerle birlikte süt üretiminin arttığını dile getirdi.

Fransa'nın 1,5 milyon keçi varlığına rağmen Türkiye'den daha fazla süt üretiminde bulunduğuna dikkati çeken Türer, süt keçiciliğini arttırmak için çalıştıklarını kaydetti. 

Türkiye'de son 10 yılda süt keçiciliğinin ıslah edilmiş ırklarla birlikte giderek yükseldiğini ifade eden Türer, bilimsel araştırmalara göre bu süt türünün sindiriminin kolay olması, zengin aroması, anne sütüne yakın besin değerini taşıması ve yağ yakıcı özelliğinin olması nedeniyle iç pazarda da tüketiminin arttığına işaret etti.

"Yağ Yapmıyor, Kilo Aldırmıyor"

Kıl keçilerinin yılda 100-110 litre, Saanen cinsi keçilerin 200-300 litre, Avrupa'da ise bu keçi türünün 800 litreye kadar süt verdiğine dikkati çeken Türer, şöyle konuştu:

"Son 10 yılda süt üretimimiz ıslah edilmiş ırklarla birlikte hemen hemen ikiye katlandı. Bu güzel bir gelişme. Süt keçiciliğinin daha da artmasını istiyoruz. Türkiye'deki süt miktarı yine de yeterli değil. Şu ankinden 10 kat daha fazla keçi sütü üretimi olsa yine de bunun pazarı var. Pazarda rahatlıkla yer bulabilir. Sadece yurt içinde değil yurt dışında da keçi sütü talep edilen bir süt. Koyun sütü de yine dünyada talep ediliyor ama keçi sütüne göre daha az. 

Keçi sütü vücuda alındığında asidik olmadığından yağ yapmıyor ve kilo aldırmıyor. İnek sütü ürünlerinin asidik  olduğu, koyun ve keçi sütünün de alkali olduğu söyleniyor. Alkali beslenmede karın bölgenizde oluşan yağlardan kurtuluyorsunuz. Alkali beslenme enerjiyi yağa değil de kullanıma sevk ettiğinden kilo vermeye neden oluyor. Bu nedenle keçi sütü çok talep görüyor. İç pazarda da keçi sütünü her yerde görmek mümkün. Keçi sütlü dondurmalar raflarda yer alıyor. Keçi sütü yokluğundan değil de bugüne kadar sağlıklı, hijyen, temiz bulunmadığından yoktu. 10 yıldır rahatlıkla hijyen keçi sütü bulabiliyorsunuz. Birlik olarak Türkiye'de bir tek İzmir'de soğuk zincirde süt toplanıyor. Koyun ve keçi sütünün soğuk zincirde sağıldıktan sonra tanklara naklederek sağlıklı, kokusuz, hijyen bir sütü sanayicilere kadar aktarabiliyoruz."

Malezya'nın Talebine Karşılık Verilemiyor

Türer, insanların her geçen gün daha fazla keçi sütü tükettiğini, Türkiye pazarında 2012-2013 yılında koyun ve keçi sütü ürünlerinde yüzde 70'lik artışın da bunu doğruladığını dile getirdi.

Süt verimi yüksek, ıslah edilmiş hayvanlarla birlikte bu rakamın daha da yükseleceğine işaret eden Türer, "Yurt dışından da keçi sütümüze talep gelmeye başladı. Malezya'dan keçi sütü istiyorlar ancak veremiyoruz. Çünkü ancak iç pazara yetiştirebiliyoruz. Talep fazlalığından dolayı veremiyoruz" diye konuştu.

Uzmanlar Uyardı

Uzman Diyetisyen Işın Sayın, vücut için istenmeyen madde olan karbondioksit ile işlenmiş sodaların vücut için zararlı olduğunu...
Yemek sonrası sindirimi hızlandırsın, yağları atsın diye soda içmenin faydasız olduğunu ifade eden  Sayın, doğal mineralli suların, karbondioksit katkısı olmadan şişelenmiş olanlarını tercih etmek gerektiğini söyledi.

Soda Tansiyonu Yükseltir

İnsan vücudunun oksijeni almaya, karbondioksiti atmaya programlı olduğunu söyleyen Uzman Diyetisyen Işın Sayın, “Hücre içinde enerjinin yakılması, dinamizm, zihinsel fonksiyonlar vb birçok işin yolunda gitmesi, kandaki oksijen oranıyla ilişkilidir. Kanda yeterli oranda oksijen ve mümkün olduğunca az karbondioksit bulunması istenir. Tüm gazlı içeceklerde olduğu gibi sodada da karbondioksit oranı yüksektir. Doğal mineralli suyu karbondioksit katkısı olmadan şişelemek en güzelidir. Mineraller çoğunlukla karbonat, sülfat vb tuzlar içerirler. Bunlar tuz tadı vermeyen tuzlardır. Tıpkı tatlı tat vermemesine rağmen, kan şekerini yükseltebilen pilav, patates gibi... Tuz tadı vermeyen mineral tuzları da tansiyonu yükseltebilmektedir” dedi.
 
Zayıflamak İçin Soda İçmek Yanlış

Tuz içeren  bu sodaları sık sık içmenin, ödemi kronikleştirdiğinin altını çizen Sayın, “Bu esnada; vücutta yağların yakılması dolaylı olarak yavaşlar. Çünkü; vücutta ödem varsa, böbreklere ulaşan su azalır. İdrarın rengi koyulaşır, kokusu ağırlaşır. Böbrekten tamamı atılamayan toksinler; böbreğe uzanan kılcal damarlar yoluyla kana geri emilir. Vücutta yeniden dolaşıma katılır. Karaciğer bu kanda dolaşan toksik maddelerle ilgilenmek zorunda kalır. Onları etkisiz hale getirmeye çalışır. Bu kez, diğer işi olan yağları yakmayı yavaşlatır. Ödem varken, karaciğer düzenli olarak yağ yakmak yerine, detoks işiyle meşgul olduğundan, zayıflama diyetlerinden beklenen yanıt gelmeyebilir. Gebelerde de tüm vücut genelinde ödemi şiddetlendirir,  kilo artış hızını etkiler.” şeklinde konuştu.
 
Yemek Sonrası Sodanın Bir Faydası Yok

Hızlı yemek yediğimizde hava yutarız. Midedeki bu gaz birikiminin üzerine sodanın gazı eklendiğinde, mevcut gazı çıkarmak kolaylaşır ve mekanik bir rahatlama meydana gelir. Oysa sodanın bileşiminde sindirim enzimi yoktur. Sadece midedeki gazdan kaynaklanan gerginliği atmaya yardımcı olmuştur. Takip eden saatlerde içerdiği tuzların oluşturacağı ödem de cabasıdır. Ağır sporlar yapmıyorsanız günlük beslenmenize soda ilave etmenin bir gereği yoktur, ihtiyaç duyduğunuz mineraller bakliyat, sebze, et, balık, kuruyemiş vb sağlıklı besinlerle de alınır.
 
Günde 2 Sodadan Fazlası Böbrekte Taş Oluşumuna Yol Açabilir

Minerallerin vücuda sürekli soda ile yüklenmesi sonucunda, yani günde 2 ve daha fazla soda içilmesi halinde, bazı minerallerin birikimi zararlı bile olabilmektedir. Örneğin; flor birikimi florozis dediğimiz olayla sonuçlanır, dişler sararır. Kalsiyum birikimi böbrekte taş oluşumuna yol açabilir vb. Bu nedenle tansiyonunuzun çok düştüğünü ölçerek tespit ettiğimizde, soda içmek güvenlidir. Ancak beslenme ve diyet uzmanları eşliğinde yeterli ve dengeli bir beslenme programı uyguluyorsanız, her gün gerekli mineralleri besinlerle alırsınız ve kolay kolay sodaya ihtiyacınız kalmaz.

58 kiloluk karpuz üretti

Antalya'nın Manavgat İlçesi'nde çiftçilik yapan Lütfü Ay, denemek için ektiği özel tohumdan 58 kiloluk karpuz üretti.
MANAVGAT - Manavgat'ın Aşağı Işıklar Mahallesi'nde çiftçilik yapan Lütfü Ay, evinin önündeki bahçede 50 kilonun üstünde 4 karpuz üretti. Kantarda tartılan karpuzlardan biri 58 kilo gelirken, ikisinin 54'er kilo, bir diğerinin ise 48 kilo olduğu belirlendi.

Manavgat Kaymakamı Emir Osman Bulgurlu, Ziraat Odası Başkanı Rasim Metin, Ziraat Odası Meclis Başkanı Ömer Şahin, Manavgat Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdür Vekili Yeşim Tıravoğlu Demirtaş, çiftçi Lütfü Ay'ı bahçesinde ziyaret eti. Heyet, Lütfi Ay'dan karpuzlar hakkında bilgi aldı. Rasim Metin, çiftçi Lütfü Ay'a başarı belgesi ve çeşitli hediyeler verdi.
Kaymakam Bulgurlu da ürettiği karpuzlar için çiftçi Lütfi Ay'ı kutladı. Manavgat'ın Türkiye 'nin en verimli topraklara sahip olduğunu belirten Kaymakam Bulgurlu, "Manavgat Ziraat Odamız bu karpuzların önümüzdeki yıl üretilmesi için çalışma başlattı" diye konuştu.

Ziraat Odası Başkanı Metin de, Lütfü Ay'ın ürettiği karpuzların Türkiye'nin en büyükleri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Yaptığımız araştırmalara göre bugüne kadar Türkiye'de en büyük karpuz Diyarbakır 'da üretilmekte olup ağırlığı 40 kilo dolayında. Lütfi Ay'ın üretmiş olduğu karpuzun en küçüğü 48 kilo. Yani Manavgat'ta üretilen bu karpuz Türkiye'nin en büyük karpuzudur. Manavgat Ziraat Odası olarak bu karpuza 'Manavgat Timsahı' adı altında patent almak için çalışmalara başladık. Önümüzdeki yıl çok sayıda çiftçimize fide temin ederek daha geniş alanlarda bu karpuzun üretimini planlıyoruz. Hatta üretim yapan çiftçilerimiz arasında ödüllü yarışmalar bile düzenleyeceğiz."

Lütfü Ay ise ziraat mühendisi Osman Aydın gözetiminde bir cins karpuz tohumunu denediklerini belirterek, sonuç olarak büyük karpuzlar elde ettiklerini söyledi. Hiçbir şekilde hormon ve ilaç kullanmadıklarını belirten Ay, "Karpuzlarımızı yetiştirirken sadece hayvan gübresi kullandım. Türkiye'nin en büyük karpuzunu ürettiğim için çok mutluyum. Önümüzdeki yıllarda ekmeye devam edeceğim" dedi. DHA

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Böyle Karpuz Görmediniz!

Japonya’nın karpuz üreticileri, yetiştirdikleri dört köşe karpuzlarla dikkat çekiyor.


İlk olarak 30 yıl önce ülkenin güneybatısında bir çiftçi tarafından üretilen dört köşe karpuzlar, sadece ülke genelinde değil ülke dışında da popüler hale gelmeye başladı. Üretilen karpuzlar genellikle sofra ve mutfak dekorasyonunda kullanılıyor.


Japonya’nın karpuz üreticileri, yetiştirdikleri dört köşe karpuzları hem iç pazara hem de ülke dışına satıyor. Üreticiler, karpuzları mağazalara ve büyük marketlere tanesi 100 dolardan sattıklarını ifade ediyor. Artan talepten memnun olan üreticiler üretimi arttırmanın yollarını arıyor.
Japonya tarım yetkilileri de, ülke dışında popüler hale gelen karpuzlar için sadece Kanada ‘dan 114 adet sipariş aldıklarını belirtiyor. 




Çocuk Beslenmesine DİKKAT!

Çocuklar bu besinleri tüketmeden büyüyor...

Bursa Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Yıldırım Oran, “Batı ülkelerindeki yoğun süt üretimi neticesinde süt tozu arzında büyük bir artış oldu. Gıda kodeksimizdeki muğlak ifadelerden yararlanan firmalar, çocuklarımıza süt olmayan sütümsü, yoğurt olmayan yoğurdumsu, katkılı ürünler yedirmeye başladı. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın birçoğu hiç gerçek süt yoğurt tüketmeden büyüyor” dedi.

Bursa Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği süt tozu ithaline tepki gösterdi. Başkan Yıldırım Oran, “Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yerinde bir kararla süt sanayine yönelmesini olumlu bulduk. Ürün satışının belediyemize ait büfelerde satılmaya başlamasını çözümün başlangıcı olarak görmekteyiz. Umuyoruz ki bu süreç Avrupa’da olduğu gibi tamamen üretici şirketlere devri gerçekleşir” dedi.

GERÇEK SÜT VE YOĞURT TÜKETMEMİŞ ÇOCUKLARIMIZ VAR

Sütteki fiyat oyunlarının yurt dışı uzantılarına da dikkati çeken Başkan Yıldırım Oran, “Batı ülkelerindeki yoğun süt üretimi neticesinde süt tozu arzında büyük bir artış oldu. Gıda kodeksimizdeki muğlak ifadelerden yararlanan firmalar, çocuklarımız başta olmak üzere süt olmayan sütümsü, yoğurt olmayan yoğurdumsu, katkılı ürünler yedirmeye başladı. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın birçoğu hiç gerçek süt yoğurt tüketmeden büyümekte. Kulağa ne kadar garip gelse de ömrü boyunca gerçek süt, yoğurt tatmamış çocuklarımız var. Ülke içindeki süt kartelleri ile dış uzantıları sağlıksız bir neslin temellerini para hırsı ile atıyorlar. Süt sanayinin, süt sektörünün gerçek temsilcileri olan süt üreticilerinin kuracakları tesisler faaliyete geçince ülkemizin süt ve et ile ilgili problemi kalmayacaktır” şeklinde konuştu. 

Gıda Polisi Uygulaması Geliyor

Merdiven altı gıda üretimi yapan yerleri denetlerken şiddete maruz kalan görevli personel için gıda polisliği geliyor.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yapılan denetimlerde personelin şiddete maruz kalmasından dolayı gıda polisliği uygulamasını aktif etmeyi planlıyor.

Daha önce sitemizde bir çok habere konu olan gıda sahtekarlarını bulmak ve cezalar vermek amacıyla yoğun mesai harcayan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, şimdilerde yaşadıkları sıkıntılara çare arıyor. Denetleme esnasında personelin şiddet görmesi bakanlığı, AB ülkelerinde de mevcut olan Gıda Polisi uygulamasına yönlendiriyor.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Kurum İdari Kurulu toplantılarında da gündeme gelen konu, Tarım Orman Çalışanları Birliği Sendikası (TOÇ BİR-SEN) Genel Başkanı Günal Kaya tarafından dile getirildi. Kaya, "Bakanlık personelinin güvenliğinin sağlanabilmesi için bazı AB ülkelerinde olduğu gibi 'Gıda Polisi' uygulamasına geçilmesi konusunda çalışma yapılmalı" talebinde bulundu. Konu ile ilgili Emniyet Müdürlüğü'nden olumlu dönüşlerin olduğu belirtilirken, mevcut durumda destek verildiği ancak böyle bir yapının olması işleyişi daha kolay hale getireceği söylendi.

Yetkililer de, sıkıntının aşılması için Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından ilgili kurumlarla birlikte çalışma yapılmasını kararlaştırdı.

15 Temmuz 2014 Salı

Enginar’ın tatlısı ve likörünü de yaptı


MUĞLA’nın Datça İlçesi’nde yetişen 26 ot çeşitinden orijinal lezzetler ortaya çıkaran Balıkçı Fevzi’nin Yeri’nde enginarın tatlısından, salatasına hatta likörüne kadar çok farklı lezzetler müşteriye sunuluyor. İşletmenin sahibi Fevzi Çıkıkçı, farklı lezzetleri sunmaktan büyük keyif aldığını söyleyerek bilinen enginar yemeklerinin dışında ahtapotlu, sübyeli enginar ile bebek enginar salatası, enginarlı kaya levreği, çiğ enginar salatası, enginar tatlısı ve enginar likörünün büyük beğeni topladığını kaydetti.

Balıkçı Fevzi’nin Yeri’nin işletmecisi Fevzi Çıkıkçı, 23 sene önce İzmir Karşıyaka’da yedek parça dükkanı işletirken gıda sektörüne adım attı. Datça’nın restoran eksikliğini fark eden Çıkıkçı, Fevzi’nin Yeri Balık Lokantası adıyla hizmet vermeye başladı.
Datça’nın yöre otlarından mezeler hazırlayarak işe başlayan Fevzi Çıkıkçı, otlar, soğuk, sıcak mezeler ve deniz ürünleriyle yapılan ana yemek ve ara sıcaklarda 80 çeşide ulaştı. Tüm çeşitlerin aynı anda yapılmadığını, dönüşümlü olarak günde 40 çeşidini yaptıklarını belirten Çıkıkçı "İlk geldiğimiz yıllarda Datça’da enginar yoktu. İzmir’deki yakınlarımızdan rica ederek, tedarik ettik. Sonra Datça, enginarın cenneti oldu. Fakat Datça’nın diğer yerlere uzak olması nedeniyle Datçalı için rantabl olmayınca önceki sene 10 bin tane enginar tarlada kaldı. Şimdi bu enginarlardan ahtapotlu, sübyeli enginar ile birlikte bebek enginar salatası, enginarlı kaya levreği, çiğ enginar salatası, enginar tatlısı ve enginar likörü yapıyoruz. Liköre yeni başladık ve sezon ortasında dostlarımıza ikram edeceğiz" diye konuştu.

HER SENE YENİ MEZE

Deniz Şakayığı veya anemon denilen deniz canlısını Avrupa’daki en iyi restoranlar dışında Türkiye’de de ilk kendilerinin tanıttığını belirten Fevzi Çıkıkçı "Tatlı su ile deniz suyunun birleştiği yerlerde kayalara yapışmış olarak yaşıyor. Yöre halkı deniz akrebi olarak biliyor. Tutmasını ve yakalamasını bilmezseniz elinizi yakabilir. Deniz suyu içinde canlı olarak muhafaza ediyoruz. Tadı midyeyi andırıyor ama az sayıda insan tarafından biliniyor. Deniz antibiyotiği olarak da söylenebilir. Kendi müşterisi oluştu ve özel olarak bunu yemek için bir gün önceden haber veriyorlar, gidip canlı yakalayıp geliyoruz" dedi. Deniz şakayığının porsiyonu 35 liradan satılırken geçtiğimiz yıllarda çağlalı balık ve acı bademin peynir ve pul biber ile yapılan yeni meze çeşiti de menüye katılan lezzetler arasında yer alıyor.

Kuru kayısı ve inciri ABD'liler, kuru üzümü ise İngilizler seviyor


Türkiye'nin kuru incir ihracatında ilk sıradaki ABD'ye eylül-haziran döneminde 9 bin 360 ton ürün gönderildi. Bu ülke, 15 bin tona ulaşan kuru kayısı dış satımında da önde yer aldı. Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatının yüzde 28'inin yapıldığı İngiltere'ye ise aynı dönemde bu ürünün 42 bin tonluk dış satımı gerçekleştirildi.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği verilerine göre, Türkiye'nin kuru incir ihracatı, sezonun başladığı eylül ayından haziran sonuna kadar geçen dönemde, 2013 senesine göre yüzde 21 artış kaydedip 70 bin 865 tona, değer olarak ise yüzde 28 yükselerek 233 milyon dolara çıktı.
Bu üründe en fazla ihracat 9 bin 360 tonla ABD'ye yapıldı. Miktar olarak yüzde 48 artışın yaşandığı ABD'ye yapılan ihracattan elde edilen gelir, yüzde 88 yükselerek 28 milyon dolara ulaştı. Bu ülkeyi 8 bin 758 tonla Fransa, 7 bin 576 tonla Almanya ve 4 bin 72 tonla Rusya izledi.
Kuru kayısıyı da en fazla ABD alıyor
Türkiye'nin kuru kayısı dış satımı ise ağustos-haziran döneminde miktar olarak geçen yıla göre fazla değişmeden 107 bin ton olarak gerçekleşti. Elde edilen gelir, yüzde 11 artıp 317 milyon 880 bin dolara yükseldi.
Kuru kayısı ihracatında da ilk sırada 15 bin tonla ABD geliyor. Bu ülkeye yapılan ihracattan elde edilen gelir yüzde 29'luk artışla 53 milyon dolara ulaştı. Bu ülkeyi, 12 bin 532 tonla Rusya, 8 bin 784 tonla Almanya, 7 bin 610 tonla Fransa, 6 bin 650 tonla İngiltere ve 5 bin tonla Avustralya takip etti.
Kuru üzümün yüzde 28'ini İngilizler tüketiyor
Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatı ise eylül-haziran döneminde, geçen yıla göre miktar olarak yüzde 29 azalarak 150 bin tona, değer bakımından da yüzde 16'lık düşüşle 385 milyon dolara geriledi.
Bu üründen fazla talep eden ülke ise 42 bin tonla İngiltere oldu. Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatının yüzde 28'ini alan İngiltere'ye gönderilen üründen elde edilen gelir, geçen yıla göre yüzde 18 düşse de 106,7 milyon dolarla ilk sıradaki yerini korudu.
İngilizlerden sonra çekirdeksiz kuru üzümü en fazla Almanlar aldı. İhracat miktarı 23 bin ton olan bu ülkeyi, 17 bin tonla Hollanda, 12 bin tonla İtalya, 8 bin tonla Avustralya izledi. Bu ülkelere ihracatlar, değişen oranlarda azalma gösterdi.